Başkanın Mesajı 2015 Ortası

Sevgili Basisenliler,

Dünya'da ve Türkiye'de gündem çok hızlı değişse de, temelde sorunlar aynı kalmaktadır. Dünyaya baktığımızda, siyasetin kalbi malum Ortadoğu da atıyor. Tabii ki, ABD-AB eksenli Batı dünyası ile Rusya'dan Çine uzanan Doğu arasındaki her türlü çekişme de uluslararası siyasetin bir parçasıdır. Ülkemize geldiğimizde ise Cumhurbaşkanlığı seçimi ve yansımaları, yeni hükümet ve uygulamaları, iktidar ve muhalefet partileri arasındaki tartışmalar, açılım politikaları vs. iç politika bağlamında gündemden hiç düşmeyen konular olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

Dünya ekonomisi 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin etkilerini henüz aşabilmiş değil. Petrol fiyatlarındaki düşüş kısa vadede maliyetleri düşürücü etki yaratıyor ama bu durum petrole olan talebin düşmesinden mi kaynaklanıyor, yoksa Rusya, İran ve Venezüella gibi petrol üreticisi ülkeleri politik olarak zor durumda bırakma amacımı taşıyor bunu 2015 yılında daha net bir şekilde göreceğiz.

Türkiye'de de enflasyonun yükselişe geçtiği ve cari açığın arttığı bir süreçte, petrol fiyatlarındaki düşüşün kısa vadede olumlu etkiler yaratacağı açıktır. Ancak her durumda ekonomimizde Türkiye'de enflasyon iki haneli rakamları zorlamaya başlamıştır. İnşaat sektörünün dinamizmi ve tüketimle belli bir büyüme sağlayan Türkiye ekonomisi son yıllarda düşüşe geçmiştir. ABD Merkez Bankası (FED)'nın hazırladığı bir rapora göre Türkiye, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerin kendi uyguladıkları politikalar yüzünden dış şoklara karşı kırılgan duruma düştüklerini belirtmektedir. Hatta söz konusu raporda bunların içerisinde en kırılgan ülkenin Türkiye olduğu belirtilmektedir.

Sosyal meselelere baktığımızda, ekonomik yanı bir tarafa işsizlik bütün ülkelerin en önemli ortak sorunudur. Ne acıdır ki, bugün küresel düzeyde işsizlerin sayısı 200 milyona yaklaşmıştır. Gelir dağılımı, yerkürenin kuzeyinden güneyine doğru inildikçe hızla bozulmakta, her gece 900 milyon insan yatağına aç girmektedir. Açlık, yoksulluk, küresel ısınma ve çevre felaketleri tek tek ülkelerin değil, artık insanlığın ortak sorunudur.

Türkiye'de işsiz sayısı TÜİK'in verilerine göre yüzde onun üzerine çıkmıştır. Gelir dağılımındaki bozukluk devam ederken, eğitim ve sağlık sistemimiz ile çarpık kentleşmeden kaynaklanan sorunlar sürekli ağırlaşmaktadır.

Sevgili Basisenliler,

2014 yılında Çalışma yaşamı Türkiye'nin belki de en çok sorunun yaşadığı alan olmuştur. Aslında son birkaç yıl içerisinde 6098 sayılı Borçlar Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gibi çalışma yaşamını düzenleyen önemli yasalar çıkarılmıştır. Buna rağmen sendikal örgütlülük, çalışma yaşamında ortaya çıkan hak ihlalleri ve iş kazaları konusunda yaşanan sorunların önüne geçilememiştir.

Bu gelişmeler karşısında şöyle bir gerçek ortaya çıkmaktadır. Sadece yasal düzenlemelerle sorunlar çözülmez. Mükemmel bir yasa yapılsa bile uygulanmadığı takdirde, anlayış değişmediği takdirde ve gerekli denetimler yapılmadığı takdirde bir anlam ifade etmez… Önemli olan sadece yasaları değil her şeyi iyi yapmaktır.

Türkiye'de çalışma yaşamına ilişkin olarak yaşanan sorunlar sadece sendikaların takibi altında değildir. Avrupa'daki kardeş örgütler, uluslararası kuruluşlar gelişmeleri yakından takip etmektedir. Örneğin Avrupa Komisyonu 2014 Türkiye İlerleme Raporu'nda, çalışma hayatına, sosyal ve sendikal haklara ilişkin ciddi eleştiriler yer almaktadır. Rapor grev ertelemelerinden iş kazalarına, sendikal engellerden çocuk emeğinin sömürülmesine kadar çeşitli sorunlara yer verirken, mevzuatın gözden geçirilmesi ve sendikal hakların özgürce kullanımına olanak sağlayan bir ortamın yaratılması gerektiği ifade etmektedir.

Raporda ayrıca iş kazalarına ve Soma faciasına da yer verilirken, Türkiye'nin işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir yasayı kabul etmesine karşın, bu yasanın henüz tümüyle uygulanmadığı ve tümüyle yürürlüğe girmesi gerektiğine de vurgu yapmakta, işçi sağılığı ve iş güvenliği alanında önleyici mekanizmalara ve iş teftişine ilişkin ciddi boşlukların sosyal taraflarla ve meslek örgütleri ile işbirliği halinde giderilmesi gereğine işaret edilmektedir.

Sevgili Basisenliler,

Çalışma yaşamına ilişkin olarak çizdiğimiz olumsuz tabloya karşın birkaç olumlu gelişmenin de üzerinde durmak gerekiyor. Bunların ilki Anayasa Mahkemesi'nin Ekim sonunda 6356 sayılı yasanın bazı hükümlerini iptal etmesiyle ilgilidir.

6356 sayılı yasa Resmi Gazetede yayınlanıp yürürülüğe girdikten sonra TBMM'nde grubu bulunan siyasi partilerin liderleri ile grup başkanvekillerine gönderdiğim mektuplarda, başta "bankacılıkta grev yasağı” olmak üzere Anayasamız ile sendikal hak ve özgürlükleri içeren imzalamış olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı olan hükümlerin iptali için hukuk yoluyla gereğinin yapılmasını talep etmiştim.

Bu girişimler sonucunda anamuhalefet partisi de yasanın anayasaya aykırı hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu.

Nihayet, bankacılık sektöründe "grev yasağını” kaldırmak için Sendikamızın 1984 yılından beri ısrarla sürdürdüğü mücadele olumlu yönde sonuçlandı.

Anayasa Mahkemesi Ekim ayında, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunumuzda yer alan bazı anti demokratik hükümlerle birlikte "bankacılıkta grev yasağını” Türkiye'nin imzalamış olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO)'nün "87 sayılı Sendika Özgürlüğüne ilişkin Sözleşmesi”ne aykırılığına dayanarak iptal etti.

Böylece Ülkemizde 1980 yılında gerçekleşen askeri darbe sonrası çıkarılan yasayla elimizden alınan grev hakkımıza yeniden kavuşmuş olduk. Toplu iş mevzuatımızdaki bu anti demokratik düzenlemenin iptal edilmesiyle birlikte banka emekçileri sendikal mücadelelerinde artık daha güçlü hale geldi.

Bir diğer olumlu gelişme de sendika üyeliğinin e-devlet üzerinden gerçekleşmesiyle ilgilidir. Yeni Yasa ile noter şartı kaldırılıp, sendika üyeliğinin e-devlet üzerinden olanaklı hale gelmesiyle birlikte, ülkemizde sendikalaşma oranında yüzde onbeşlik bir artış yaşanmıştır. Bu olumlu gelişme sendikamıza da yansımış, örgütlü olmadığımız işletmelerden binlerce banka, sigorta ve finans emekçisi sendikamıza üye olmuştur.

Sevgili Basisenliler,

Bu noktada buradan bir kez daha sizlere sesleniyorum: acımasız rekabet ve kâr hırsı karşısında tek başına iyi çalışma koşullarına sahip olmak olanaksızdır. İşkolumuzdaki keyfi, kuralsız ve kötü çalışma koşullarından, akıl almaz hedef baskısından kurtulmak için örgütlü olmamız gerekir. Örgütlü olmak için hep birlikte bir şeyler yapmalıyız. Bu konuda, eğer yurdumuzun dört bir tarafında ve değişik işyerlerinde çalışan değerli üyelerimiz, yakın, akraba ve arkadaş olsun veya olmasın; işyerimiz ve evimizin yakınındaki herhangi bir banka, sigorta ve finans emekçisini sendikamıza üye yaparsa, kendiliğinden üye olan binlere, on binler eklenebilir ve hatta işkolumuzun tamamı örgütlemiş olabilir... Böylece yarınlarda işkolumuzun tamamını örgütleme hayalini hep birlikte gerçeğe dönüştürebiliriz.

Sevgili Basisenliler,

BASİSEN, 50 yıl önce üyesinin hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için yola çıkmıştı. Bu amaç hiçbir zaman değişmedi ve yolundan sapmadan bugünlere geldik. Örgütlenme çalışmalarımız, toplu iş sözleşmelerimiz, eğitimlerimiz ve diğer faaliyetlerimizin temel amacı hep üyelerimiz olmuştur; üyelerimizden aldığımız gücümüzü onların hak ve çıkarları için kullanmak.

Bu gücün somutlaştığı en temel platform ise genel kurullarımızdır. Yeni bir yıla doğru girerken üyelerimizin özgür iradesiyle yapılan delege seçimlerinin ardından şube genel kurullarımız toplanmaya başladı. 2015 yılı Şubat ayında da Genel Merkez Genel Kurulumuzu gerçekleştireceğiz. Bugüne kadar yaptığımız her genel kurulumuz dostluk, kardeşlik ve birlik beraberlik ruhu içerisinde geçip bir demokrasi şenliğine dönüşmüştür. İnanıyorum ki, büyük genel kurulumuz şeffaf ve katılımcı bir anlayışla gerçekleşecek, yine demokrasi ve istikrar kazanacak, güçlü ve deneyimli yapı yoluna aynı heyecanla devam edecektir.

Bu duygularla, ülkemiz ve dünyamızda barış, huzur ve mutluluğun egemen olmasını diler, siz değerli üyelerimizin yeni yılını kutlarım.

Metin TİRYAKİOĞLU

BASİSEN Genel Başkanı